Tanımanız Gereken 7 Grafik Tasarımcı
Paul Rand
1932-33 yıllarında Parson's School of Design'da okudu. Sanatçı daha çok editöryal tasarımlara ilgi duyuyordu. Bunun sonucunda Esquire dergisinde, GQ'da sanat yönetmenliği yaptı. Direction dergisinin kapaklarını tasarladı.
IBM ve Wes-tinghouse gibi önemli firmalara kurumsal kimlik sistemlerinin gelişimi konusunda danışmanlık yaptı. Sanatçı 1974'de New York Art Directors Club Hail of Fame'e seçildi.
Sanatçı, bir röportajında kendisine sorulan tasarım nedir ? sorusuna şöyle yanıt vermişti; Tasarım, form ve içeriği bir arada kullanılma metodudur. Tasarımın bir sanat dalı olarak tek ve basit bir tarifi yok; Sanat olabilir, estetik olabilir.
Tasarım çok yalındır ve komplike olmasının sebebi de budur.Rand'e göre bir tasarımcıyla sanatçı arasında aslında fark yoktur; Çünkü her ikisi de formlarla, içeriklerle çalışırlar. İyi tasarım ile kötü arasındaki en büyük fark ise kötü tasarımın yersiz, yüzeysel, gösterişli olmasıdır; Tıpkı bugün çevrenizde, dışarıda gördüğünüz pek çok şey gibi...
Rand, çalışmalarındaki başarının sırrının ise sadelikte, dürüst olmakta yattığını söyler. Ona göre tamamen objektif olmak ve çok çalışmak temel kural'dır.Tasarımın bir sanat dalı olarak tek ve basit bir tarifi yok; Sanat olabilir, estetik olabilir. Tasarım çok yalındır ve komplike olmasının sebebi de budur.
Rand özellikle logo tasarımları ve kurumsal kimlik çalışmalarıyla dünya çapında tanınan bir tasarımcı olmuştur. Sanatçı, aralarında IBM, ABC, Cummins Engine, VVestinghouse, ve UPS'inde bulunduğu pek çok firmaya hizmet vermiştir. Sanatçı 1956'da IBM'in logo tasarımını hazırlamıştır.
Kimilerine göre bu çalışma sadece bir tasarım değil, kurumsal bilincin filozofisini en iyi anlatan ve bir markanın toplumsal bilinirliğinin gerçekleştiği en önemli çalışmadır. Logo Rand tarafından 1960'da modifiye edilmiş, 1972'de de bilinen çubuklu formuna dönüştürülmüştür. Rand ayrıca 1970'lerden 80'lere dek de IBM'in ambalaj ve marketing materyallerini tasarlamıştır. Bunlardan 1981 tarihli Eye-Bee-M (okunuşu firmanın adı olan IBM) poster çalışması en bilinen çalışmadır.)
Saul Bass
Saul Bass Kimdir? Eserleri Nelerdir?
Posterleri ve logoları ile ünlüdür.
1969 Oscar ödüllü Saul Bass grafik tasarımcı ve film yapımcısı olarak çok sayıda görsel yapıtlara ve film jeneriklerine imza attı.8 Mayıs 1920'de doğmuştur. Google Amerikalı tasarımcının 93ncü doğumgününü unutmadı ve Doodle ile kutladı.Saul Bass, grafik tasarımcısı olarak bilinse de aynı zamanda film yapımcısı olarak da ün yaptı.8 Mayıs 1920 New York (Bronx) doğumlu olan Bass yaratıcı logoları ve posterleri yanısıra film jenerikleri ile de tanınır.Google 1969 Oscar ödüllü tasarımcının 93ncü doğum gününü unutmadı ve grafik bir Doodle animasyonu ile kutladı.
Saul Bass Kimdir?
Saul Bass bir çok ünlü filmin posterine, dünyaca tanınan bir çok markanın logosuna, film jjeneriğine ve posterine imza atan bir grafik tasarımcıdır.
8 Mayıs 1920 tarihinde doğmuş 25 Nisan 1996 tarihinde Los Angeles'da vefat etmiştir.
Soul Bass Jenerikleri
- Vertigo (Yükseklik Korkusu)
- Anatomy of A Murder (Bir Cinayetin Anatomisi)West Side Story (Batı Yakasının Hikayesi)
- Around The World In Eighty Days (Seksen Günde Devrialem)
- The Man With The Golden Arm (Altın Kollu Adam)
- Spartacus (Spartaküs)
- Psycho (Sapık)
- AT&T
- Continental Airlines
- Minolta
- NCR
- Dixie
- Warner Communications
- United Airlines
Bir çok ünlü filmin "yazıları" Soul Bass tarafından yapılmıştır.Google, ünlü tasarımcının 93'ncü doğumgününü alışılmadık bir Doodle grafiği ile kutladı.
Bir grafik animasyon içeren Saul Bass Doodle'ı diğer Google Doodle'ların aksine animasyon bitmeden aramaya izin vermemesi ile dikkat çekti. Bass'ın yapıtlarının tipik özelliklerini içeren ve sesle de zenginleştirilen Doodle görseli beğeni topladı.
A native New Yorker, Saul Bass moved to LA in his mid-twenties to pursue a career in Graphic Design. Bass is a jack of all design traits, dabbling in both print design and movie animation. You may be familiar with Bass’s work if you’ve ever flown United or Continental, supported United Way or the Girl Scouts, or have seen the title sequences for Psycho, Anatomy of a Murder, Spartacus or The Man with the Golden Arm, a trend Bass spearheaded.
Herb Lubalin
1950′lerden 1960′lara kadar, görsel oyunlara kadar yapılan düzenlemeler New York’lu grafik tasarımcıların figüratif tipografiye ilgi duymalarına neden olmuştur. Bu eğilim, bazen harfleri nesnel biçimlere dönüştürürken bazende nesneleri harfsel biçimlere çevirmiştir. Figüratif tipografi kullanımı sözcüğün anlamını, görsel sözcüğün üstünde ifade edilmesidir. Bu tür düzenlemelerde tipografi, kazınarak, yırtılarak, çarpıtılarak, hatta titretilerek kavram ifade etmek ya da şaşırtıcı bir etki uyandırmak için kullanılmıştır. Bu eğilimin en üstün örneklerini veren ve “zamanın tipografik dehası” ünvanını alan tasarımcı Herb Lubalin’dir (1918-81).
Lubalin, tipografiyi kuralına göre kullanmaktan vazgeçerek, alfabetik karakterleri görsel biçim ve mesaj iletme unsuru olarak iki açıdan ele almıştır. En yenilikçi çalışamalarında görsel biçim ve kavram bütünleşerek birbirinin içinde erimiştir. Lubalin, dergi tasarımına getirdiği yenilikçi anlayışla da 20. yy grafik tasarımına büyük katkılarda bulunmuştur.
O dönem New York’un reklamcılık ve yayıncılık topluluklarının kullandığı yazı karakterlerinin en önemli kaynağı, zaten daha önce bu nedenle kurulmuş olan, International Typeface Corporation’dır.
Kısa adı ITC olan kuruluş kendi döneminin tipografik tasarımında efsane isim olan Herbert Lubalin ve ortağı Aaron Burns tarafından New York’taki yazı tasarımcılarının telif haklarını korumak ve yazı karakterlerini reklam sektörüne lisanslı satmak üzere 1970’de kurulmuştur. ITC, o dönem kendi gelirinin %90’ını Linotype ve CompuGraphic’in –özgün donanımı bulunan– fotodizgi dizgeleri için yapılan lisanslamalardan elde etmektedir.
Yaptığı logolar ve tipografik tasarım ve buluşlarıyla ünlenen Herbert Lubalin 1918’de Amerika’da doğmuş, uzun süre sanat yönetmeni olarak reklamcılık sektöründe çalışmıştır. 1964-69 yılları arasında kendi stüdyosunu kuran Lubalin daha sonra Smith, Tom Carnase ve sonunda Alan Peckolic ile ortak olur. Lubalin’in başlangıçta bir dergi logosu olarak tasarladığı ‘Avant Garde’ daha sonra ortaklarıyla birlikte fotodizgi teknolojisi için bir fonta dönüştürülecektir. ITC kurulduktan sonra, bu dönemde Lubalin “U&lc” (Upper&Lowercase) adlı tipografi üzerine ender süreli yayınlardan birini çıkarmış, bu dergide döneminin birçok değerli tipografi ustasına yer vermiştir.
George Lois
Kimi onu Mad Men'e ilham veren adam, kimi dahiyane reklamcı, kimi Esquire'ın 'müzelik' kapaklarının yaratıcısı olarak tanıyor... Son kitabı Türkçe'ye de çevrilen bu efsanevi adam, gelecek ay İstanbul'a geliyor. George Lois ve onun muhteşem yaratıcılık önerilerinden bir kısmını takdimimizdir.
Kapağında 'Olağan(üstü) Tavsiyeler-(Yetenekli Kişiler İçin)' yazan bir kitabı normalde almazdım; tabii ki başlığın altında George Lois ismini görmeseydim.
Hemen başlayayım; kim bu adam?
George Lois, şu anda 82 yaşında olan, Yunan asıllı bir New Yorklu; efsane olmuş bir reklamcı, sanat yönetmeni, yazar ve tasarımcı. 'Esquire' dergisi için, -benim de kendisiyle tanışmama vesile olan- 92 kapak tasarladı ve bu kapaklarla 60'lı yıllarda ABD'ye damgasını vurdu.
EFSANEVİ KAPAKLAR
Dönemin farklı alanlarından Andy Warhol, Muhammed Ali ve Richard Nixon gibi önemli isimleri hiç çekinmeden, tartışma yaratacak biçimde kapaklara taşıdı. Lois'in Esquire için yaptığı 32 kapak tasarımı The Museum of Modern Art'ta (MoMA) da sergilendi.
Peki, neydi bu kapakların özelliği? Her şeyden önce çok cesurdu; 'daha önce yapılmamış' ve 'denenmemiş' tasarımlardı. Tek karede çok şey anlatan çarpıcı bir görsel ve vurucu tek bir cümle, onun kapaklarını efsane yaptı.
Feminizmin ve kadın gücünün çok tartışıldığı bir dönemde güzel bir kadını tıraş olurken gösteren fotoğraflı kapağı ya da Muhammed Ali'yi işkenceyle öldürülmüş Aziz Sebastian olarak gösterdiği, 'çok şey söyleyen' tasarım çok konuşuldu. (Müslüman olduktan sonra orduya gitmeyi reddettiği, asker kaçağı olduğu için Muhammed Ali bokstan men edilmişti ve hakkında 5 yıl hapis cezası isteniyordu.)
Bir kapakta Jack Nicholson'ı soyuyor, bir diğerinde Dustin Hoffman'ın yükselişini NewYork manzarası içinde kocaman bir Hoffman koyarak gösteriyordu...
DERS OLDU!
New York Magazine'in 'New York' ekinin konsept ve prototipini, 'I Want My MTV' kampanyasını o yarattı. Xerox, ESPN, MTV, VH1, Tommy Hilfiger ve USA Today gibi markaların sayısız kampanyasında onun imzası vardı; aralarında Robert Kennedy'nin de yer aldığı 4 Amerikan Senatörü de müşterileri arasındaydı.
MTV'yi düşmek üzereyken Mick Jagger'la, ESPN'i de bir grup ünlü sporcuyla kurtardı ve bu 'kurtarma' kampanyaları Harvard gibi üniversitelerde ders olarak da okutuldu, okutuluyor.
MAD MEN'E KARŞI...
Ama tabii son yıllarda, dünyanın pek çok yerinde yeniden isminin duyulmasına neden olan şey ise 'Mad Men dizisine ilham veren kişi' olarak anılması.
O buna kızıyor; dizi için 'Bu tam anlamıyla çıldırmış bir şov; göz kamaştırıcı bir ofiste, 'ölü doğan' fikirlerle aptalca reklamlar yapan havalı reklamcıların onlara hayran, kuaför bağımlısı sekreterleriyle yatıp kalktığı, martini içip kendilerini sigara dumanına boğdukları bir pembe diziden başka bir şey değil' diyor. Üstelik ona göre karakterler, erkek şovenisti, ırkçı, beyaz yakalı... Vurucu bir nokta daha var, '30'lu yaşlarımda ben Don Harper'dan çok daha iyi görünüyordum' diyor George Lois ve haksız değil!
KÜLTÜR PROVAKATÖRÜ
George Lois, kimi zaman manipülatif, kimi zaman tam bir baş belası ama belli ki her daim işine aşık, yaratıcı, zeki, açık sözlü, çalışkan ve yetenekli. Ve ırkçılığa, ayrımcılığa karşı!
'Yaratıcılık mücadeleden beslenir. Ve en iyi mücadele, olanı daima reddedip yenisini yaratarak yapılabilir' diyen Lois şunu da söylüyor: 'Muhafazakar, ırkçı ve beyin yıkayan kişilere karşı gönüllü bir kültür provokatörü rolü üstlendim.'
Bu 'milyon dolarlık adam', inandığı şeyler için (mesela muhteşem bir bölgeden geçmemesi gereken bir yol için bir grup kadına yardım etmiş) gönüllü ve başarıyla sonuçlanan kampanyalar da tasarlamış biri.
TÜRKİYE'YE DE LAZIM
Yani Taksim'deki inşaatlar; garip ve şip-şak kentsel dönüşüm çalışmaları için Türkiye'nin bir George Lois'e ihtiyacı var. Nasıl ses getirileceğini, az kişiyle nasıl doğru şeye vurgu yapılıp, sonuç alınabileceğini çok iyi biliyor.
Hatta kendisi, öğretmenlerin protestolarından gazetecilerin yürüyüşlerine 'slogan kısırlığı/kabızlığı' çeken, 'Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek' bestesinin solgun temposuyla yürümeye mahkumlar için de kurtarıcı olabilecek beyne sahip; her ülkeye, her eyleme, her satışa lazım yani!
ALLDESING İÇİN
Lois'in şimdi, burada gündeme gelmesinin ise iki nedeni var. İlki Lois'in 10 kitabından biri olan 'Dam Good Advise'ın Türkçe'de de yayımlanması (Olağan(üstü) Tavsiyeler-Yetenekli Kişiler İçin / Boyner Yayınları, İrde Levent Yıldız'ın iyi çevirisiyle, 24.00 TL). Bir diğeri ise 22-23 Şubat'ta Hilton Convention Center'da düzenlenecek olan alldesign 2013'ün konuklarından birinin George Lois olması (bilet fiyatları 250 ile 350 TL arasında değişiyor).
Lois'in kitabı salt, madde madde tavsiyelerden oluşmuyor. Kitap aynı zamanda bir biyografi, bir günlük, anılar toplaması. Lois, her önerisinin nereden geldiğini bir olay, deneyim ve sonuçla, muhteşem esprili, vurucu ve kısa bir dille anlatıyor.
Ben de şimdi, kitabı ve konferansı 'öldürmeden', Lois'in kitabında sözünü ettiği 'İçinizdeki Yaratıcı Potansiyeli Ortaya Çıkarmanın 120 Yolu'ndan bazılarını alıntılarla paylaşmak istiyorum.
Yöneticilere, reklamcılara (N'olur artık ünlülere beyaz tişört üzeri çizim yaptırmayın), halkla ilişkiler işi yapanlara ('E-mail'im geldi mi?' diye telefon açmaktan daha iyi yöntemler de var), gazetecilere, tasarımcılara, gençlere, yaşlılara (gerçekten özel bir bölüm bile mevcut), tasarımcı ve yaratıcılara; herkese lazım öneriler...
FİKİR
- Bir fikir buluncaya kadar bilgisayarınızın başına oturmayın.
- Trendler herkes üzerinde baskı yaratıp yanıltıcı olabilir. Tek yön, yeni yöndür.
- 'Büyük Fikir' peşindeyken asla müzik dinlemeyin. Özellikle de bir müzikseverseniz... Müziğin izole etme, ruh halini dönüştürme ve değiştirme özelliği vardır. İletişim odaklı bir sorunu çözmeniz gerekirken müzik sizi olmamanız gereken yerlere götürür.
- Olağanüstü fikirlerle ilgili püf nokta, bunların delilik noktasına çok yakın olmaları gerektiğidir.
- Aklınızda olağanüstü bir konsept varsa, onu uçurumun kenarına kadar götürmelisiniz.
- Analiz etmeyin. İçgüdülerinize güvenin.
- Kolay hatırlanan bir slogan! Kolay hatırlanan bir görsel! Çok önemli!
- Yetenek DNA'sı büyük müzelerdedir.
- Bazen zor problemleri çözmenin yolu; şaşırtıcıdır ama sadece gerçeği söylemektir.
- Eğer fikirlerinizi tutkuyla ve kısaca ifade edemiyorsanız, unutun gitsin!
CESARET
- Girişimci ruha sahip biriyseniz; misyonunuz sakinleştirmek değil, ayağa kaldırmak, rahatsız etmek, iletişim kurmak, komuta etmek, harekete geçirmek ve hatta kışkırtmak olmalı.
- Hataların üzerinde durmayın, ileriye bakın.
- İşin görünür ve hatırlanır olması için güvenli çizginin dışına çık! Bunun orta yolu yok!
- Woody Allen haklı; Hayatın yüzde 80'i kendini göstermektir. Varlığınızı hissettirin!
- Ayaküstü düşünün ve düşündüklerinizi derhal gerçekleştirin.
İŞ BAŞINDA
- İşin zamanlaması çok darsa; hayda yerine, HAYDİ deyin... Hayatım boyunca 'Hayda' yerine hep 'Haydi Yapalım' dedim.
- Çoğu insan işi yapmak için değil, işinden olmamak için çalışır. Eğer ikinciyseniz anlamsız bir hayat sürüyorsunuz.
- Fikir bulma, tartışma aşamalarında odadaki 'Şeytanın Avukatı'na defolup gitmesini söyleyin.
- Eğer erkeksen ve bir kadının seninle rekabet edemeyeceğini düşünüyorsan, o kadın seni gafil avlamak üzere demektir!
- Asla ukalalık yapmayın. (Ama kendinizden ukalalık derecesinde emin olun!)
- Daha az tweet'le, daha fazla düşün.
- Bulunduğunuz ortamı, kim olduğunuzu anlatan bir metafor haline getirin.
- Eleştirecekseniz, kendinizi tutmayın.
MÜCADELE
- Başarılı bir yaratıcı olmak için, bir ömür boyu arılarla mücadele etmeye (sokulmak pahasına) hazır olun.
- Büyük işleri mutlaka sizin yaratıcılığınızı kabul etme gücüne sahip olan kişilere sunun. Sunumu asıl kararı veren kişiye yapın!
- Bir ilişki içinde kullanılıyorsanız, ilişkiye son verme cesaretiniz olmadığı sürece, asla büyük bir iş yapamazsınız. Buna derhal son verin.
- Sağlıklı bir paranoya, yaratıcı kişinin işlerini korumasına yardım eder. Çünkü dışarıda herkes sizin açığınızı beklemektedir. (Bu paranoya değil, emin olun) İşlerinizi cahil, zevksiz insanların yargıladığı bir dünyada yaşamak ürkütücü! Size dengesiz diyecekler. 'Ziktir' edin.
İPUÇLARI
- Belki de geleceğinizi belirlemenin en iyi yolu, onu yeniden yaratmaktır.
- Ekonomik sıkıntı dönemlerinde, kariyerinizi ateşlemek için denenmemiş yollar arayın. İP
- Sözünüzü sakınmadan yaşayın.
- Fikirlerinizi; 'Biliyorsunuz', '...gibi', 'ımmm' kelimelerini kullanmadan anlatın.
- Neye mal olursa olsun ırkçılıkla savaşın.
- Bazen 'ya olursa'ları hayata geçirmek; yaratıcılığın ta kendisidir.
- Gösterecek bir şeyiniz varsa, gösterin!
- Eşinizi bulduğunuzda bırakmayın.
- ABD Başkanı Abraham Lincoln'ün 'Kusura bakma zamanım olmadığı için sana daha kısa bir mektup yazamadım' cümlesi harika. Asıl önemli olan ne kadar kısa yazdığınız değil; kısa yazarak ne kadar çok şey ifade ettiğiniz.
- Dünya sizi 'bir başarı hikayesi' olarak kabul ettiğinde bile siz, daima üstatlarınızı takdir edin.
- Çığır açan bir insan mutlaka okumalı, araştırmalı, sorgulamalı ve değerlendirilmelidir. Tereciye tere satamazsınız.
KENDİN OL
- İsmini, cismini, geçmişini, kimliğini değiştirme! Kendine dürüst ol ki, dünya da sana dürüst olsun.
- Asla, kötü ruhlu insanlar için çalışmayın. Fikirlerinizden heyecan duyacak kişilere çalışın.
- İş hayatında tek hedefiniz sevdiğiniz işi yapmak (ve bundan para kazanmak) olmalı. 'Sevdiği işi bulmuş olan kutsanmıştır!
Alexey Brodovitch
Brodovitch, sayfa tasarımına gerçek bir soluk getirdi. Çalışmalarında, kompozisyonun ve tasarıma nefes aldıran boşluklarınönemini ve bunların yarattığı estetiği ön plana çıkardı. Tasarımlarıyla yeni bir çağ açmasının en önemli nedeni de buydu.Harpers Bazaarın yeni editörü Carmel Snow, Alexeyin tasarımlarını gördü. Buna, bir cevherin keşfedildiği an da diyebiliriz çünkü Snow bu çalışmaları görür görmez, Alexeyi Harpers Bazaarın Art Direktörü olarak, adeta kaparak işe aldı. Ve bu, moda ve dergi tasarımı dünyasında devrim yaratacak bir işbirliği oldu.
Alexey Brodovitch, 1898 yılında Rusyada dünyaya geldi. Yetenekli ve sanata meraklı bir genç olduğu için, tek hedefi Imperial Art Academyye girmek ve orada eğitim almaktı. Ancak o yıllarda ülkesinde yaşanan karışıklıklar ve savaşlardan dolayı orduya katıldı ve bu hayalini ertelemek zorunda kaldı. Bolşevik ihtilalinden sonra ise, ailesiyle birlikte Rusyadan kaçtılar ve Parise yerleştiler. Ve Alexey hayallerine giden yolda ilk adımlarını bu şehirde atmaya başladı. Sanatçılar için düzenlenen bir balonun afişini tasarlayarak kazandığı birincilik ödülü, hem dikkatleri üzerine çekmesine, hem de önünde birçok kapının açılmasına neden oldu. Bunu kovalayan beş yıl içerinde başka ödüller de kazandı ve özellikle afiş tasarımında başarılı çalışmalara imza attı.
1930 senesinde, Philadelphia Museu School of Industrial Artta, reklam tasarımı bölümünü kurması için Amerikadan davet aldı ve tasarım hayatının şekilleneceği bu ülkeye yerleşti. Okulda öğrencilerine Avrupanın tasarım anlayışını ve temellerini öğreten dersler veriyordu. Bunun yanı sıra, Philadelphia ve New Yorkta birçok freelance tasarım çalışmaları ve illüstrasyonlar yapıyordu. Derken, 1934 senesinde, hayatının dönüm noktası olan gün geldi ve çok ünlü moda dergisi Harpers Bazaarın yeni editörü Carmel Snow, Alexeyin tasarımlarını gördü. Buna, Bir cevherin keşfedildiği an da diyebiliriz çünkü Snow bu çalışmaları görür görmez, Alexeyi Harpers Bazaarın Art Direktörü olarak, adeta kaparak işe aldı. Ve bu, moda ve dergi tasarımı dünyasında devrim yaratacak bir işbirliği oldu. Onun işe alınmasından sonra, dergi tasarımı anlayışı ciddi ölçüde boyut değiştirdi. Çünkü o, fotoğrafları, yazıları, başlıkları gelişigüzel yerleştirmek yerine, her bir öğenin sayfa içinde önemli bir rolü olduğunu gösterdi. Her şeyden önemlisi, Brodovitch, sayfa tasarımına gerçek bir soluk getirdi. Çalışmalarında, kompozisyonun ve tasarıma nefes aldıran boşluklarınönemini ve bunların yarattığı estetiği ön plana çıkardı. Tasarımlarıyla yeni bir çağ açmasının en önemli nedeni de buydu. İşini biliyordu ve en güzeli yaratmak için, işini bilenlerle çalışıyordu. Görselliğin, bir moda dergisi için ne kadar önemli olduğunu, hatta can alıcı nokta olduğunu bildiği için, Bill Brandt, Brasai, Henri Cartier-Bresson, Lisette Model ve Robert Frank gibi başarılı fotoğrafçılarla işbirliği yaptı.
Fotoğrafları, tipografiyi, sayfa içindeki boşlukları son derece zarif ve çarpıcı bir denge içinde birleştirerek, insanı içine çeken ve adeta Bana saatlerce bak! dedirten sayfalar yarattı. Sayfanın konuğu ister bir gece giysisi olsun, ister spor bir kıyafet olsun, hep aynı iç açıcılıkla ve zerafet ile okuyucuların karşısına çıktı.
hspace=0
Harper's Bazaar-Temmuz- 1948
Fotoğrafları, tipografiyi, sayfa içindeki boşlukları son derece zarif ve çarpıcı bir denge içinde birleştirerek, insanı içine çeken ve adeta Bana saatlerce bak! dedirten sayfalar yarattı. Sayfanın konuğu ister bir gece giysisi olsun, ister spor bir kıyafet olsun, hep aynı iç açıcılıkla ve zerafet ile okuyucuların karşısına çıktı.
Harpers Bazaardaki yoğun çalışmalarının yanı sıra, 1949 ve 1950 yılları arasında sadece üç sayı olarak basılan ama estetik açıdan büyük yankı yaratmış olan Portfolio adlı grafik tasarım ve illüstrasyon dergisi için de sanat editörlüğü yaptı. Derginin gerek içeriğinin hazırlanmasında, gerek sayfa tasarımında ve diğer tasarıma dair ayrıntılarında Alexeyin önemli yardımları ve katkıları oldu. Tabi bu arada, okulda verdiği eğitime de devam ediyordu. Yıllarca, kendi içindeki kaynaktan öğrencilerinin de yararlanması için çabaladı. Huysuz ve biraz da haşin bir öğretmen olarak bilinse de, hem kendi öğrencilerinin, hem de onun tasarımlarını inceleyerek gelişen yeni nesil tasarımcıların üzerinde çok önemli bir etkisi oldu. Tasarım ve fotoğraf alanında sayısız cevherin doğmasını sağladı. Irving Penn, Richard Avedon, Art Kane, Hiro gibi fotoğrafçılar ve Bob Gage, Helmut Krone ve Steve Frankfurt gibi art direktörler, onun çatısı altından çıktı. Dünya çapında yarattığı etkiye, kazandığı büyük başarılara rağmen, Alexey Brodovitch, maalesef özel yaşamında mutluluğu bir türlü yakalayamadı. Hiçbir zaman huzurlu ve mutlu bir ev hayatı olamadı.
1960 yılına kadar devam eden Harpers Bazaar serüveninin ardından, okulda eğitim vermeye devam etti ama bunun dışında pek tasarım çalışması yaPMadı. 1971 senesinde, yaşamının son üç yılını geçirdiği küçük bir Güney Fransa kasabasında hayata veda etti.
Bradbury Thompson
Amerikalı grafik tasarımcı ve sanat yönetmeni Bradbury Thompson (1911 – 1995) için Communication Arts dergisi şunları söylüyor: "Fotoğraf, tipografi ve rengin kaynaştırılması konusunda hiç kimse Bradbury Thompson'ın eline su dökemez. Sessiz sedasız kendi yolunda giderken matbu sayfanın sınırlarını genişletmiş ve bir sanat yönetmeni kuşağını etkilemiştir."
Washburn Üniversitesi'nde eğitim gören Bradbury Thompson, 1945 yılından başlayarak 15 yıl boyunca Mademoiselle dergisinin sanat yönetmenliğini yaptı. Thompson'ın en önemli tasarım çalışması 1969 yılından başlayarak on yıl süren Washburn College Bible'dır. Metinde Jan Tschichold'un tasarımını yaptığı Sabon yazıtipi ilk kez kullanılmıştır. Thompson okumayı kolaylaştırmak ve anlamı daha açık hale getirmek için satırları cümle içindeki doğal duraklama yerlerinden bölerek oluşturmuştur.
Tasarımın hemen her alanında gerçek bir usta olan Bradbury Thompson Alphabet 26 adlı yazıtipini geliştirmiş, kitap tasarımları yapmış, Yale Üniversitesi'nde tasarım dersleri vermiş ve Westvaco Paper Corporation'ın tanıtım amacıyla çıkardığıWestvaco Inspirations adlı grafik tasarım dergisinin 60 sayısının tasarımını yapmıştır.
Milton Glaser
Milton Glaser ilerlemiş yaşına rağmen işine duyduğu heyecanı yitirmeyen o yüzden de işleri her daim genç ve yaratıcı kalan bir tasarımcı.Benim için gün içindeki en özel an, yeni bir fikrin beynimin derinliklerinden gelip öne çıktığı andır.
Milton Glaser'ın en bilinen çalışmaları arasında "I ♥ NY" logosu ve Bob Dylanposteri yer alır.
(1929) ABD’li grafik sanatçısı. Sulu boyaları ve gravürleriyle ün kazanmıştır. 26 Haziran 1929’da New York’ta doğdu. Aynı kentteki Union Art School’da öğrenim gördü. Ardından İtalya’da Bologna’da gravür üstüne çalıştı. Daha sonra Push Pin adını verdiği bir çalışma grubu kurdu. Bu grupla birlikte Paris, Londra, Amsterdam, Bel- grad, Rio de Janeiro ve Tokyo başta olmak üzere çeşitli kentlerdeki sergilere katıldı.
New York Modern Sanatlar Müzesinde, Brüksel Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi’nde ve
Paris’te Pompıdou: Kültür Merkezi’nde kişisel sergiler açtı. 1972’de Amerikan Grafik Sanatlar Enstitüsü’nün altın madalyasını, 1973’de de 12.Sâo Paulo Bienali’nde (iki yıllık sergi) büyük ödülü kazandı. Aynı yıl ABD’de Aspen Dizayn Konferansının başkanlığını yaptı. Şimdi Visual
Arts School adlı görsel sanatlar okulunda öğretim üyesidir. Glaser birçok kitap yazıp resimlemiş, reklam ve endüstri tasarımı alanlarında çalışmış, çeşitli dergi, kitap ve plak kapakları, birçok firma için amblemler tasarlamıştır. İç mimarlık alanında da çeşitli uygulamaları vardır.
Oyuncak tasarımı üzerine çalışmış, çeşitli çizgi filmler yapmış, bazı TV istasyonlarının tanıtma kuşaklarını hazırlamıştır. Ayrıca harf tasarımı konusunda da çalışmaları vardır. • Eserleri (başlıca): Kitap ve Kitap Resimleri: If Apples had Teeth, 1960, (“Elmaların Dişi Olsaydı”); Cats and Batsand Things with Wings 1965, (“Kediler ve Yarasalar ve Kanatlı Şeyler”); Fish in the Sky, 1971, (“Gökyüzündeki Balık”)
Yorum Gönder